18 Ocak 2012 Çarşamba

Yazmak insanı gerçekten rahatlatıyor. "Bunu neden böyle yaptın, Neden?" veya "Salak mısın sen?" diye bilgiçlik taslayanlar olmayınca kendini daha hissiz hissediyorsun. Hayatındaki tek derdin boş bir şeymiş gibi davranıyorsun. Evet bir süre sonra gerçekten öyle olacak. İyi de, insan bazen unutmak istemiyor... 
hep kendisiyle olmasını istiyor. Baktığı kızların gözlerini oymak mesela, hala o hakka sahipmişçesine. Çünkü yanında bir tek onu istiyorsun. Anladın mı şimdi?
-Hayır...
Doğru, sen değişmedin. Senden çok değiştin diye ayrılıp binlerce ayrılık kokan söz yazamadım. Söylediğin her şeye inandım. Biliyorum yanlış yaptım ama kusura bakma. Yalancılık dalında ödül bile alırsın. Nasıl yapıyorduk? Gözlere bakıp 'Seni seviyorum.' derken içimizden o inanmış görüntüye bakarak kahkaha mı atıyorduk? Bana göre değil bunlar. Ben en iyisi terk edilen kızı oynayayım.

23 Aralık 2011 Cuma

O seni sevmez çoğu zaman. Acaba dersin, acaba gerçekten öyle mi? Bütün paranoyaklığın devreye girmiştir. Zaman durmuştur adeta. Bir fare gibi kemirir beynini. Bir an duraksar o da. Doğru cümleleri bulmaya çalışıyordur. Bitirmek zordur. Onca yaşadığın şeyi unutmak, olmamış gibi davranmak da. Ya da umursamamak belki. Ne yapacağını düşünür belki. Ya da emin değildir. Hiçbir zaman bilemez bunları kalanlar. O sihirli sözcükler ağızdan çıktığındaysa, artık çok geçtir. Sonunda iki seçeneğin vardır; ya pişman olursun ya da umursamazsın…

                          

21 Aralık 2011 Çarşamba

Gel artık… Sevmesen de olur. Beni görünce midende kelebekler uçuşsun yeter. Ya da geceleri uyumadan önce beni başkasıyla görünce ne yapacağını düşünmen. Hala bizken yaptıklarımızı düşünüp şarabından bir yudum daha alman mesela. Sevmesen de olur. AŞIK OL BANA…

31 Ekim 2011 Pazartesi

O kadar zavallıyım ki… Moralim bozuk olduğunda gözlerim ıslak bir şekilde harflere, kelimelere, cümlelere sığınıyorum. Yapmayacağım diyorum. Hayır, olmaz. Yapamıyorum. Bırakamıyorum işte.  Kin yağmuru altındaki şemsiyem onlar. Dans ediyorlar kâğıtlarda. Kimi zaman melankolikçe, kimi zaman da melankolik oldukları zamanların acısını çıkarırcasına neşeli…

30 Ekim 2011 Pazar




Sen miydin güzel olan,
Yoksa hayalin miyd
i?
Ya da, dur buldum.
Sensizlikte seni aramaktı güzel olan.
Bulamamaktı.

Sisli bir gecede, ışık aramaktı.
Karanlıktan korkan bir kız gibi.
Paranoyakça ve umutsuzca…
İhtiyaçtı.

Karanlıkta ışığı görememekti.
Işıkta karanlığı değil.
Dikkatliksizdi.

Yazmak üzere kalemini eline alan bir yazarın,
Hıçkırıklara boğulup karşı duvara fırlatmasıydı belki de.
Sen yokken hiçbir şey yapmamasıydı.
Hayata devam edememesiydi.
Nasıl yapacağını bilmemesiydi.
Bilememesiydi.

Sensizlik de sendin sen de.
Seni sevmeyi meslek edindim ben.
Sensizlikte işimi daha iyi yaparken,
Sen varken yapamamaktı.

Böyleydi seni sevmek.
Hüzünlü aşk şarkılarında aklıma gelip ağlamam değil,
Hareketli şarkılarda seni düşünüp bir anda melankolikleşmemdi.
Her cisme seni hatırlamamı sağlayacak bir anlam yüklemekti.

Böyleydi seni sevmek,
Cümlelerimde zıt sözcükleri yan yana getirebilmekti.
Kalbimde, ikimizi yan yana getirebildiğim gibi...